2 Ağustos 2022 Salı

Sasalı E Tipi







Sasalı E Tipi


  Hayvanat Bahçelerinin  doğal yaşam parkı; kampüslerin külliye, parkların millet bahçesi adını aldığı bir dönemin içinden geçiyordum. Aklıma çocukluğumda evimizi doldurdan aslan sesleri geldi. Evimiz fuarın bitişiğindeydi ve gelen seslere bakılırsa sanki ormanın içinde yaşıyorduk. İzmir Fuarı'nın Hayvanat Bahçesi'nde bizim evin yarısı kadar kafeslerde tıkılı aslancıklar bas bas bağırırlardı. Biz de bu seslere kulak verip ziyarete giderdik onları. İlk gittiğim ziyarette koskocaman bir fil bizim ev metrekaresinde bir alanda boynunu bükmüş bana bakıyordu bu tuhaf sıkışık bahçede.

   Gezegenin değişik yerlerinden  kamyonlara, tırlara bindirilip, Rusya'daki (SSCB) Gorki Parkı'nın bir adaptasyonu olan İzmir Kültürpark içerisinde daracık bir alana tıkıştırmışlardı bu hayvancağızları. Ne suç işlemişti bu garipler acaba ülkelerinde de, cezaları Türkiye'de bir hayvan hapishanesine nakledilmek olmuştu cezaları. Bir de daha sonra anlamıştım bu hayvanların hepsinin cezası müebbetti. Hiç kapıdan tahliye olan bir su aygırı ve kapıda onu karşılayan arkadaşlarını görememiştim Fuar'ın 26 Ağustos Kapısı'nda. Demek ki çok büyük suçlar işlemişlerdi. Eko sistemin bozulmasından, iklim değişikliğinden sorumlu belki de onlardı. Su aygırlarının ve fillerin günlük su tüketim  miktarlarını düşündüğümüzde ekranlarda her gün  yer alan, suyu idareli kullanalım kamu spotları boşunaydı. O nedenle hemen hapse atılmalılardı. Bu canlılar hayvan olduklarından,  bir pişmanlık, bir uslanma da yaşamayacaklarından ve çıkınca aynı davranışları yeniden sergileyeceklerinden  cezaları tabiki müebbet olmalıydı. 

     Eskişehir'deki Hayvan Hapishanesi'nde penguen bile görmüştüm. Kutuplar eridiğine göre sorumlusu penguenlerdi demek. Kutuplarda biz yaşamadığımıza göre herhalde sorumlusu biz olacak değiliz. Kim yaşıyorsa orada sorumlusu odur kötü giden işlerin de. Penguenler belki dış güçleri sorumlu tutmak istemişlerdir ama bunu yemez kimse Antartika'da. Kutuplar erimesin diye hemen tutuklamışlar penguenleri ve oradan çok uzakta bir hayvan hapishanesine Eskişehir'e nakletmişler. Penguenlerden birisi yolda, ikisi de Eskişehir Hayvanat Bahçesi adı altındaki hayvan hapishanesinde hayatını kaybetmiş. Bu üç penguen ölerek cezadan kaçmış ve yasalara yine karşı gelmişler. Diğerleri ise müebbet cezalarını sürdürmekteler. Zaman zaman haftada bir telefon haklarını kullanıp, ES TV'den istek şarkı talep etmekteler.

    Gelelim  boynu bükük masum görünümlü, fuardaki santimetrekare hücresinde cezasını ölerek dolduran azılı suçlu Pak Bahadır'a. Adının Pak Bahadır olduğunu öğrendiğim bu fil, ismi Bahadır olduğuna göre Müslüman olmalı. Pakistan'da hüküm giyip ülkemize gelmiş ya da İzmir Fuar Hayvan Hapishanesi yetkililerine sempatik görünmek için de müslüman olma tercihinde bulunmuş  olabilir. Manevi bir arayış içerisine  girmiş de olabilir tabii. Cezaevi psikolojisi çok farklı. Aynı yöntemi İzmir'e nakledilince İzmirlilere sempatik görünüp kamuoyu baskısıyla yırtabileceğini sanan Zürafa Efe de kullanmıştı. Ama bu tür çakallıklar, hayvan hapishanesindeki çakalların bile işine yaramamıştı. Efe ve Pak Bahadır'ın da işine yaramayacaktı. İkisi de cezaevinde yaşamlarını yitirmekten kurtulamamışlardı.

  1936'da kapılarını  açan İzmir Hayvan Hapishanesi, 2008 yılında Çiğli'ye Sasalı'ya taşınacaktı. Sasalı Doğal Yaşam Parkı adı altındaki bu hapishane öncekine göre daha büyük hücrelere, havalandırma sistemlerine  sahipti. Ama bu hayvanların özgürlüğünün ortadan kaldırıldığı gerçeğini değiştirmiyordu. Eskiden Avrupa'da sömürgeciliğin ilk dönemlerinde Afrika'dan getirdikleri insanları kafesler içerisinde sergiledikleri gibi bu hayvanlar da hem cezalarını çekiyor, hem insanlara bilet karşılığı gösteriliyorlardı. İnsan cezaevlerine biletle girip gezmeyi bırakın, ziyarete bile gelmenin izne tabi olduğunu düşünürsek açık görüş imkanı açısından çok da özgürlükçüydü bu hapishane. Tabi hayvanların dışarıdan temiz atlet, kısa montekarlo getirecek para kazanan insan dostları varsa. Çünkü hayvanlar para kazanmazlar o kadar tembeldirler ki hayvanlar, bir işe girip para kazanıp, emekli olmak bile gelmez akıllarına. Anca ülkelerinde suç işleyip, uzak diyarlarda bir hayvan hapishanesinde belediyelere yada işadamlarına, ceza çektikleri kafeslerinde teşhircilik yapıp para kazandırırlar.Yazık!

    Bu teşhirci, bu uslanmaz arlanmaz hayvanların dosyaları da farklı farklıdır. Suçun içeriği insan da farklılık gösterir de hayvan da farklılık arz etmez mi. Su aygırı, aşırı su tüketip gezegenin kaynaklarını yok etmekten; Zürafa Efe, beslenmek kisvesiyle ormanlara zarar vermekten; penguenler, kutupları eritmekten; kutup ayısı kokakola'yla yaptığı sözleşmeyi ihlalden; Akbaba, kadın cinayetinden; tavşan, tecavüzden ceza almış olabilir ama Pak Bahadır'ın ki sanırım düşünce suçuymuş. Çünkü ben daha önce öldükten sonra kendisine anıt mezar yapılan bir hayvan görmedim kentimde. Öldükten sonra  Pak Bahadır'a anıt mezar yapıldığına göre demek fikir suçlusu. Pak Bahadır, 59 yaşında, 2007'de öldüğüne göre, diyelim 12 yaşında hapse düşmüş olsun eder sene 1960. Demek ki 27 Mayıs Darbesi'nde attılar bu demokrasi kahramanını içeri. Artık hayatta olmadığına ve onun için anıt mezar yapıldığına göre belki de demokrasi şehidi Pak Bahadır. Bilemeyiz malumat sınırlı. Hayvan hapishanesi arşivindeki veriler herkese açık değil. 

  Hayvan hapishanesinde her hayvan çok da suçlu değil anladığım kadarıyla. Yıllardır üstü açık kafeste kaçabilecek bir pelikan var örneğin. Belki gezip dolaşıp bir Foça yapıp geliyordur akşamları kafesine. Onun ki yarıaçık cezaevi de olabilir. Foça Yoğurdunu üreten mahkumların içerisinde belki o da vardır. Belki de Yılmaz Güney'in Zavallılar filmindeki gibi aç kalmamak ve ısınmak için hapishaneye girmeyi tercih etmiş de olabilir bu pelikan. Bu Pelikan'ın bir de Karşıyaka'da heryerde heykeli var. Yarıaçık cezaevinde olup da heryere heykeli dikildiğine göre bu Pelikan da  sanatçı olmalı. Edebiyatçı yada yönetmendir büyük ihtimal. Yasaklı bir filmi yada romanı da vardır mutlaka.

  Hayvan hapishanesi kurmayı ve hatta onu Sasalı'ya taşıyıp şartlarını iyileştirmeyi bir kamu görevi gören belediyemiz, bir ara faytonculuğu da belediye bünyesine almış ve Hollanda'dan getirttiği atlarla Hollanda'lı at dostlarımıza belediyede iş imkanı da sağlamıştı. Dil ve iklim sorunu olan bu hayvanlar daha sonra gelen belediye başkanı tarafından işten atılıp Sasalı Hayvan Hapishanesi'ne cezalarını çekmek üzere gönderilmişlerdi. Bu Hollandalı atlar büyük ihtimal belediyenin malını zimmetine geçirmiş, yolsuzluk yapmış yada kamu kaynaklarını kendi menfaati için kullanmış olacak ki hemen toplu halde işten atılıp Sasalı'da müebbete layık görülmüşler. Zaten bu hayvanlar gavur. Kendi hayvanın burada işsiz, sen kalkmış ecnebi hayvanları işe sokuyorsun. Sonu bu olur işte!

   Bu ecnebileri işe sokma hususunda ders almış olacaklar ki, 1930'lu yıllarda yurtdışından getirilip işe sokulan İzmir kentinin simgesi durumuna gelen  palmiye ağaçları Rhynchophorus Ferrugineus isimli böcek marifetiyle kurumuş, yani iş hakları feshedilmiş bir şekilde palmiyelerin. Kuruyan palmiyelerin yerine yeni palmiyeler gelmediğini, dikilmediğini gördüğümüze göre artık yerli ve bizim ağacımız işe girecek demek ki. Kamu kaynaklarıyla sulanacaklar, bakımları yapılacak, büyüyecek yerli ve milli ağaçlarımız. Bazı şeylerden ders almak da güzel. Hoşçakalın kökü dışarıdaki palmiyeler!

  Bir de kökü dışarıda olan  papağanlar var İzmir'in eski hayvan hapishanesinin çevresinde, fuardaki ağaçların dallarında. Bizler saf insanlar olduğumuz için bu yeşil, sevimli papağanlara bayılmıştık ilk görüğümüzde. Meğer bu yeşil papağanlar istilacı bir türmüş ve yumurtaları kırılarak popülasyonlarının ortadan kaldırılması sağlanacakmış. Kürtaj gibi birşey sanırım. İnsanlar için kürtajı yasaklayanlar, zorlaştıranlar hayvanlara bu özgürlüğü sunuyorlar bu da güzel birşey. Deney kafesindeki kobaylar gibi bütün ilerici, özgürlükçü hamleleri de hayvanlarda deneyerek başlatacak demek insanlar. Ben buradan bunu anlıyorum. Harika!

   Bu yeşil papağanları neden Sasalı'ya tıkmıyorlar, demek ki  yasada yeri yok bunun. Bu hayvan hapishanelerinin kamuya yarattığı büyük maliyetler de var tabi. Örneğin Sasalı Hayvan Hapishanesi'nin 2009'da yıllık maliyeti 6 milyon TL imiş, kim bilir şimdi kaç milyon TL?! Bu şehirdeki insanlar olarak, başka ülkelerdeki hayvanları hürriyetinden mahrum bırakmak için ve insanlardan bir bölümü arada sırada bilet alıp yerlerinde duruyor mu bu hayvan mahkumlar endişesiyle gelip baksın diye milyonlarca lira harcıyoruz kamusal cebimizden. Çok fedakar insanlarız gerçekten. Ama artık biraz da hayvanlar fedakarlık yapsın lütfen. Düşsün artık insanların yakasından şu hayvanlar!

Ozan Yardımoğlu





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öykü: KPSSsiz Devrim

  Öykü: KPSSsiz Devrim      İşçi Partisi'nin başkanı, birden heyecanla ayağa kalktı. Buldum dedi. Senelerce sürdürülen devrimci mücadel...