6 Mayıs 2021 Perşembe

Bira Yazıları: Neşesi Yeter!






Bira Yazıları: Neşesi Yeter!


  Şimdiyi düşününce o zaman sanki başka bir ülkede, başka bir memlekette yaşıyormuşum. Çocukluğumun günleri, misafirlere ikram etmek için kristal küllüklerin yanında, porselen kutularda hazır bekletilen ithal sigaraların durduğu bir platform olan orta sehpanın çevresinde oyuncak arabalarla oynamakla geçti. Orta sehpanın görevi, bir nezaket göstergesi olarak konukların önemine bir vurgu ve vurgunun belirtisi olarak bir sigara ikram merkeziydi. Orta sehpanın bu görevi oyunlarımda da etkisini göstermişti. Belki oyuncaklarımdan hayali bir oyuncak kristal küllük yaratmıyordum ama mandallardan sigaranın en kralını hayali olarak tüttürüyordum. Annemin çamaşır mandalları artık parliament  oluyordu, marlboro kokuyordu. Yıllar ilerledikçe orta sehpa ya evlerimizden uzaklara gitti ya da bu düşünceli görevini unutup misafirlerin olmadığı günlerde ayak uzatılan  ölü bir ağaca dönüştü. Eskiden kapıdan girince kendileri için özel olarak hazırlanmış sehpalarında onları bekleyen ikram sigaralarına neredeyse omuzlarda taşınacak olan sigara içenler dışlanıyor, kem gözlerle karşılanıyor, en iyi ihtimalle sigara içebilecekleri yer olarak balkon öneriliyordu. Değişim sigara içenlerle kalsaydı tabi yine iyiydi. Sigara, sadece içenin sağlığına değil yanındakilerin de sağlığına zarar veren kaka birşeydi nihayetinde. Ama sigara içenleri baş tacı yapıp sonra onları balkon köşelerine atmak çok mu zararsızdı sigarayı içene ve çevresindekilere. Kültürümüzde terkedilen bu nezaket, sigaranın ciğerlere verdiği zarar gibi sigara içenlerin gönüllerinde onarılamaz yaralar açtı ve bu yara bir daha da kapanmadı. 


   Evet değişim sigarayla kalsaydı yine iyiydi. Su şişelerimize kadar yansıdı bu değişim. Çocukluğumda su şişeleri Paşabahçe'den ya da o zamanlar ülkemizde varolmayan İkea'dan para karşılığı satın alınan bir eşya değildi. Su şişesi, su şişesi olmadan önce denizcilik sektöründe çalışan babam tarafından freeshoptan getirilen ve yerlilerin ateş suyu dedikleri iksirle dolu şişelerdi. Bu şişelerden önce büyükler ateş sularını içip bitirirlerdi daha sonra ateş suyu şişeleri görevlerine su şişeleri olarak devam ederlerdi. Tabi bu sırada bazı karışıklıklar da olmaz değildi. Yazın sıcağında içi yanan babama su şişesi sanarak ateş suyu şişesinden votka doldurup getirmem gibi. 


  Bu şişelerin eve su şişesi olarak kazandırılmalarının, gezegenimizdeki karbon salınımının azaltılmasına, estetik değerlerimize ve laikliğe inanılmaz katkıları vardı. Bu şişelerden su içtiğimizde yalnız susuzluğumuzu gidermez aynı zamanda insana ve doğaya katkılarını da düşünüp gururlanırdık. Çünkü biz yeşilist ve toplumcu insanlardık. 


  Üzerinde Metaxa, J&B, johnnie walker red label, jack daniels, malibu, smirnoff gibi şeyler yazan bu ateş suyu şişelerinin bir de dekor amaçlı olanları vardı. O dönemler eşantiyon dedikleri belki tadımlık, belki hediyelik bu şişelerin minikleri salonların büfelerinde içleri fondiplendikten sonra birer bibloya dönüşürdü. O dönem bibloya para verilmez değildi ama bu minik ateş suyu şişeleri de birer bibloydu bizler için. Bu ateş suyu şişelerinden biblo olayını abartanlar da vardı. Büyük ebatlardaki viski şişelerini içip bitirdikten sonra içine çay doldurup salondaki büfelerinde sergileyen akrabalarımız da bu kültürün bir parçasıydı. Çocukluğumun bayramlarında  Türk kahvesinin yanında ikram edilen nane likörlerini yudumlarken gözüm hep büfedeki bu şişelere takılırdı. Neden içmek yerine büfede sergilediklerini düşünürdüm. Şişelerin bitirilip içine çay doldurulduğunu ve bu şekilde sergilendiğini öğrendiğimde  kafamdaki soru işaretleri ortadan kalkmıştı.Artık bayramlarda likörümü yudumlarken şişelerin içindekinin çay olduğunu biliyordum.


  Bayramların bir de unutulmaz sofraları vardı. Kurban Bayramı'nda kurban etiyle rakı içilmeyecek ve rakının yanında yemek için kasaptan ayrı et alınacak kadar dinsel alanla rakısal alanın birbirinden kesin şekilde ayrıldığı laik bayram sofraları. Günün dinsel alanı el öpme şeklindeki feodal geleneklerle başlar, alınan bayram harçlıklarıyla iktisadi boyuta ulaştıktan sonra akşam kurulan aile sofralarında rakısal bölüme ulaşır ve final yapardı. Sofralar geniş aile modelinin hatırlandığı, rakı ve bira olarak şişelenmiş içeceklerle neşelenilip eğlenilen unutulmaz aile meclisleriydi. Sigara ikram sehpasının yanı sıra çocukluğuma damga vuran bir diğer mobilya da bayramın dinsel değil rakısal alanı olan bayram sofrası yani anneannemin uzun ahşap masasıydı. İnsan ilişkileri zayıfladıkça bu masa da tarih olup yerini Koçtaş'tan alınan daha küçük katlanabilir bir masaya bırakıyordu. 


  Minik malibu biblolarımız, ateş suyu şişelerinden dönüştürme su şişelerimiz, sigara ikram kutularımız hiçbiri artık yoktu. Artık salonumuzdaki büfelerimizde bakmalara, sıcak yaz günlerinde içinden buz gibi sular içmelere doyamadığımız şişeleri, "tobacco shop" adını alan -geçmişin tekel bayileri- bugünün vergi levhalı modern sanat müzelerinde görebiliyorduk. Bir eserin özel alandan taşınarak kamusal alanda sergilenmesi her zaman da kabul edilebilir birşey değildi demek. Salonumuzun büfesinde baş köşemizden eksik etmediğimiz şişe ne ara bu günümüzün lüks tekel bayileri olan tobacco shop'lara hapsedilmişti. Tabi giden şişelerin yerini başka şişelerin doldurmadığını söylersek hata etmiş oluruz. Cüssece daha tombul, plastikten yapılma 5 litrelik su şişeleri. Eskiden cam ateş suyu şişeleri, su şişelerine dönüşürken, günümüzde 5 litrelik plastik pet su şişeleri görevlerini ateş suyu şişesi olarak sürdürmeye karar vermişlerdi. Bir nöbet değişimiydi bu kaçmak olmazdı. Yıllarca kendi adlarına vazife yapan ateş suyu şişelerine bir saygı yürüyüşüydü 5 litrelik pet su şişelerinin üzerilerine  aldıkları bu yeni vazife. Artık içleri kolonyadan hallice etil alkol - şeker karışımı bir sıvıyla doluydu. İçenler buna rakı diyorlardı, içine şeker koymadıkları zaman votka diyenleri de vardı. Ateş suyuna yapılan zamlar o kadar üst düzeylere çıkmıştı ki başka çare yoktu. Artık rakı, bir fabrikada binbir işlemden geçirilip, damıtılıp soframıza ulaşan eşsiz tat değildi sadece, 5 litrelik pet şişeye etil alkol ve şeker katılıp, sallanıp sallanıp içilen sıvının da adıydı.Cam şişenin yerine plastik, içkinin yerine etil alkol, herkes değişimden yanaydı, değişmiştik işte.



  Evleri sevinçle, insanla, dostla, aileyle, kendisiyle, şişesiyle, neşesiyle dolduran ateş suyu; teminiyle, alımıyla, içimiyle, saatiyle, zahmetiyle, fiyatıyla  koskoca bir stres kaynağına dönüşmüştü. Artık insanlar daha yalnız ve stresliydi. Evlerini malibu şişelerinden biblolarla doldurup mutlu olamıyorlardı. Evrene mesaj gönderip, evlere etil alkol stokluyorlardı. Minikliğimde minik 33 cl'lik kutu Efes biralar vardı. Çok sevimliydi. Anaokuluna göndermek isteseniz belki kaydetmezlerdi ama o kadar çok sevimliydi. Neşesi yeterdi! 

Ozan Yardımoğlu





3 yorum:

  1. Muhteşem bir yazı olmuş bayıldım.kaleminize sağlık. Bizim evde sigara içen olmadığı için bizde misafirler için özel sigara alıp orta sehpalarımızda özel porselen objelerde sergilerdik. Tabii sehpanın olduğu oda da tamamen misafir için ayrılmış misafirden misafire girilen oda olduğu için Zamanla o sigaralar rutubet olur değişime uğrardı.O günleri hatırladım.

    YanıtlaSil
  2. Bunlar güzel daha degisime giren ve ozlem duydugumuz o kadar cok sey var ki..

    YanıtlaSil
  3. Harikasın Ozan, ağzına, kalemine sağlık, ooo ne günlere götürdün beni, bir sigara tiryakisi olarak rahmetli babaannenin Almanya'dan gelen misafir sigaralarını gizli gizli götüren tiryaki tek gelini olarak bazen böcekli olanlarınıda içmişliğim vardır, ahh ne güzel di o günler, kaybettiğimiz rahmetli deden, babaannen ışıklar içinde yatsınlar.��������

    YanıtlaSil

Öykü: KPSSsiz Devrim

  Öykü: KPSSsiz Devrim      İşçi Partisi'nin başkanı, birden heyecanla ayağa kalktı. Buldum dedi. Senelerce sürdürülen devrimci mücadel...