Mahallemizin Komünü
Hep duyardık anlatırlardı bizim köyde bir komün kurdular ki ne dayanışma ne dayanışma, imece yanında solda sıfır. Dedim biz de yapalım bir komün gideriz bir milyoncuya ne gerekiyorsa alırız başlarız. Aldım elime kağıdı kalemi gerekli malzemeler: biraz insan, ortaklaşa yapılacak bişeyler, elde edilecek o şeylerin ihtiyaca göre bölüştürülüp şeyedilmesi, şeyedildikten sonra hırgür çıkmadan devamının devamı. Liste tamamdı.
Önce insandan başlamak gerekti. Mahalleye yeni taşınmıştım. Coğrafi olarak en yakın uzaklık karşı balkonumda oturan emekli şöför amcaydı. Ben onun emekli bir şöför olduğundan haberdardım ama sanırım onun benden haberdar olmak gibi bir kaygısı pek yoktu. Komün için ilk parçayı bulmuş gibiydim. Kendimi de komün için ilk parça olarak değerlendirilebilirdim tabi ama ortaklaşa yapılacak bişeyler kısmında elimden tamirat , elektrik , el emeği, üretim gibi hiçbir iş gelmediğinden kendimi bileşenlerin sonuna saklamalıydım. İsminin Durmaz olduğunu öğrenerek samimiyeti arttırmanın en kıymetli yolunu da elde etmiş bulunuyordum. Feodal ilişkilerden kalma bir amca söylemi bütün kapıları açabilir, emekli de olsa engin tecrübeye sahip bu değer, komünümüze oldukça yol aldırabilirdi. Bir pazar sabahı kendisinin balkonda olmasından istifade ederek balkonumdan balkonuna "günaydın Durmaz Amca" diye seslenerek ilk teması kurdum ama onun benimle bırakın komün kurmak, temas kurmak dahi umrunda değildi. "Seni tanıyamadım" dedi. "Eeee göründüğü gibi karşı balkonundayim yani karşı karşıya oturan insanlar komşu diye adlandırılır, tanımasan da tanışmış olduk artık" diyecektim ki çiçeklere bakmayı bahane eder bir tavırla yavaşça gözden uzaklaştı. O günden sonra onu bir daha göremedim. Çünkü emeklilere verilen ikramiyeyle ilk işi beni görmemek için bir panjur yaptırmak oldu ve o panjur hiç açılmadığı için onu bir daha hiç göremedim. Durmaz Amcanın komüne katılmayacağı hatta katılmayı bırakın bana selam dahi vermeyeceği artık kesinleşmişti. Panjur açılsaydı belki bir umut yine olabilirdi. Ama o panjur bir daha hiç açılmadı. Kimbilir belki de panjur bozuldu yine de kendisine karşı önyargılı davranmak istemem.
Durmaz Amca seçeneği ortadan kalkmıştı ve havalar çok ısınmıştı. Komün kurmak için artık evden çıkmak pek mümkün değildi. Komünümü balkondan oturduğum yerden kurmalı, ilişkilerimi saksılarımın arasından görünecek sevimli yüzümle sağlamalıydım. Bu nedenle ikinci seçeneğim Durmaz Amcanın alt katındaki yaşlı teyzeydi. Kendisine her çiçek sulamaya çıktığımda selam verirdim ve o da beni kırmaz selamıma karşılık verirdi. Yaşlı teyzeye komün fikrimi açmak üzere tam balkona çıkmıştım ki bir ambulans sesiyle sarsıldı mahalle. Komünümüzün bilge kişisi olmaya aday teyzemiz de bir ambulansla uzaklaştı mahallemizden. Ambulans bir daha geri dönmedi mahalleye. Her 112'yi arayıp sorduğumda da panjur gibi suratıma kapatıldı telefon. Evimizin yakınından ne zaman bir ambulans geçse içim umutla dolardı. Oysa ambulansla gidenler ambulansla dönmezlermiş.Bunu da birazcık geç öğrendim. Bu bilgi eksikliğim de komünümüz için oldukça zaman kaybettirdi bana. Balkonda oturup ambulansın geri dönmesini beklemek yerine yeni ilişkiler kurabilirdim bu geçen sürede. Olmadı ama yine de hiç birşey için geç değildi.
Komünün ulaşım ve bilgelik gibi iki kritik noktasını dolduramamıştık belki ama bir komün en başta üretim demekti ve karşı apartmanın altındaki bir kapı büyüklüğündeki dükkanında yıllarca yaptığı boya ve tamirat işlerini övünçle sergilercesine oturan ama artık hiç boya yada tamirat yaptığını görmediğim 80 yaşındaki Metin Amcaydı bu sefer hedef. Metin Amca belki üretim sürecimize katılamayabilirdi ama üretim sürecimizin nasıl sürdürüleceğine dair bize sunumlar yapıp, workshoplar hazırlayabilirdi. Metin Amca her zaman babamı sorardı, babamı nereden tanıdığını hep merak ederdim. Babamla olan hukukuna da güvenerek kendisini yaz sıcağıyla kavrulan balkonumdan takibe aldım. Hangi konularda komünümüze katkı sunabilirdi incelenmeliydi. İnceleme sürecimde Metin Amcanın herkese "baban nasıl selam söyle" dediğini keşfettim. Metin Amcanın yoldan geçen herkesin babasını tanıması mükemmeldi.Demek ki geniş bir çevresi vardı.Ama bir süre sonra Metin Amcanın soru sorduğu insanların onu tanımadığı dikkatimi çekti. Belki bu insanların babaları bile tanımıyordu Metin Amcayı. Sanırım Metin Amca aslında kimsenin babasını tanımıyordu. Babamı bile tanımıyor olabilirdi.Galiba Metin Amcanın aslında tanıdığı kimse yoktu.Yoldan geçen herkese üfürüyor, bazıları babasını tanıdığını düşünerek kendisine her geçişte selam veriyordu. Yıkılmıştım. Metin Amcanın ilişkileri bir hayal ürünüydü. Belki boyacı, tamirci bile değildi. Sadece saygı görmek için tuttuğu telefon kulubesi büyüklüğündeki dükkanında boyacı numarası yapıyor da olabilirdi. Belki o da bir komün kurmak istiyordu. Yoldan geçen herkese "baban nasıl selam söyle" diyerek yeni ilişkiler kurarak komününün temellerini atmaya çalışıyor da olabilirdi.Eğer öyleyse benden daha başarılı olduğu kesindi. Karşı apartmandaki iki daire ve bir dükkancıkla temas kurmaya çalışmaktan daha akıllıca bir yöntemdi "baban nasıl" diye herkese laf atmak.Ama o 80 yaşındaydı. Ben ise yoldan geçen herkese "baban nasıl selam söyle" diye seslensem değil komün kurmak ya dayak yerdim ya da akıl hastanesine kaldırırlardı.
Balkondaki gözlemlerim yazın sonuna kadar sürdü. Metin Amca ne gerçekten yoldan geçen bir kimsenin babasını tanıyabildi ne de komün kurabildi. Artık ondan da umudumu kesmiştim.Bu mahallede komün falan kurulmazdı. Bu insanlar liberter amaçların insanları değillerdi. O insanlar başka mahallede oturuyor olmalıydı ama hangisinde.
Yaz bitti, ne panjur açıldı bir daha karşı balkonumdaki, ne ambulans geri döndü mahalleye. Metin Amca, babamın bize geldiği bir günün ertesi günü bana "geçen gün size gelen baban mıydı, kayınpederin miydi" dedi ve komün projem bu mahallede böylece bitti.
Ozan Yardımoğlu